Goodbye, Lenin!
- Author
- 30 Oca
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 May

Daniel Brühl ve Katrin Sass'ın başrollerinde yer aldığı ve Wolfgang Becker'in yönettiği 2003 yapımı Elveda, Lenin çok zekice bir mizaha sahip ve bir o kadar da dokunaklı bir anlatı. Hala izlemediyseniz bence hiç düşünmeyin derim.
Film, Berlin Duvarı'nın yıkılışı ve Doğu Almanya'nın Batı ile yeniden birleşmesi sürecini bir anne ile oğul üzerinden anlatıyor. Alex'in (Daniel Brühl) annesi Christiane (Katrin Sass), Doğu Almanya'nın sosyalist ideallerine oldukça bağlı bir kadındır. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasından önceki günlerde rejime karşı ayaklanmalar olur. Christiane televizyonda oğlunun bu protestolara katıldığını ve polis tarafından dövüldüğünü görünce kalp krizi geçirir ve komaya girer. Aylarca bilinci kapalı bir şekilde yatar ve bu sırada neredeyse her şey değişir. Duvar yıkılır, Almanya yeniden birleşir ve onun tanıdığı, bildiği dünya adeta yok olur.
Bilinci tekrar yerine geldiğinde doktorlar o bildiğimiz sözleri söyler: "Stressiz bir yaşam sürmeli, en ufak bir şok onu öldürebilir."
O halde ne yapmalı? Cumhuriyetin rezil bir şekilde çöktüğünü öğrenmek onu kesinlikle öldürecektir. Bu yüzden de Alex çok akıllıca ama zahmetli bir plan yapar.
Arkadaşı Denis ile birlikte, her gün annesine izletmek ve dışarıda olup bitenleri ona sezdirmemek için televizyonda sahte haber yayınları hazırlarlar. Filmin bu sahneleri ayrıca başarılı ve ikilinin Christiane'a hiçbir şey çaktırmamak için canhıraş uğraşmasını görmek insanı hem gülümsetiyor hem de duygulandırıyor.
Bir gün Christiane dışarı çıkıp da duvarlarda Coca Cola afişleri ve batıya dair birçok farklı şey görüp kafası karışana kadar işler yolunda gider. Bu noktada ise Alex ve Denis doğaçlama yaparak durumu kurtarırlar :)
Karakterlerin birbirleri ile olan güçlü bağları, karşılarına çıkan tüm engelleri inatla aşmaya çalışmaları ve aralarındaki sarsılmaz güven duygusu filme karşı ekstra bir sempati duymamızı sağlıyor bence.
Son olarak filmin müziklerine de mutlaka değinmek gerek, müzik Yann Tiersen'e ait ve tabii ki çok çok başarılı. Filmin temposuna çok iyi ayak uyduruyor ve karşımızdaki sahnenin etkisini bir kat daha güçlendiriyor bence. Senelerdir hala açıp açıp dinlerim, aşağıya da parçalardan birini bırakıyorum :)
Comments