Pereira İddia Ediyor
- Author
- 28 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 May

İlk kitap önerisine hangisi ile başlayayım diye bayağı düşündüm, karar vermek kolay değil. Belki, ilk düşünüldüğünde birçok kişinin aklına gelmeyecek bir yazar ve kitap.
Tabucchi’yi ilk defa bu sene okudum ve bu kadar gecikmiş olduğum için de biraz canım sıkıldı açıkçası. Ama geç olsun da güç olmasın diyelim.
Bugün bahsetmek istediğim eseri ise, Pereira İddia Ediyor. Kitap 1938 yılında Lisbon’da geçiyor. İspanya’da iç savaş, İtalya’da faşizm ve Portekiz’de Salazar diktatörlüğü hüküm sürüyor. Baş karakterimiz Pereira, bir gazetenin kültür sayfasını yöneten kendi halinde, yalnız ve yaşlıca bir gazeteci. Bu sayfada genelde ölmüş yazarlar için anma yazılarına yer veriyor ve şu an hayatta olan yazarlar için de önceden yazılmış anma yazıları hazırlıyor. Arada sırada da Fransız yazarlardan öyküler çeviriyor.
Her gün küçük ofisine gitmek için evden çıkmadan önce, ölmüş karısının fotoğrafı ile dertleşiyor.
Anladığımız kadarıyla, yeterli miktarda parası var, sıkıntı çekmiyor. Karısının fotoğrafının haricinde diğer arkadaşları ise her zaman uğradığı Cafe Orquidea’daki garson ve kalp rahatsızlığı için arada sırada görüştüğü doktoru.
Pereira’nın bu tekdüze yaşamı kültür sayfasına dosyalar hazırlaması için stajyer olarak işe aldığı Monteiro Rossi’nin hayatına girmesiyle alt üst oluyor. Rossi, Pereira’nın istediği türde ölüm yazıları yazmayı reddediyor. Örneğin Lorca hakkında bir yazı kaleme almak istemesi üzerine, Pereira bunun Lorca’nın şiirleri ve oyunları hakkında bir yazı olacağını düşünerek kabul ediyor. Ancak Rossi, Lorca’nın polis tarafından öldürüldüğünden bahseden bir yazı yazıyor -ki bu basılamayacak bir makaledir.
Pereira birkaç girişimde daha bulunsa da Rossi yine Pereira’nın istediği türde zararsız bir makale yazamıyor.
Pereira her ne kadar Rossi’nin hiçbir makalesini yayınlayamasa da onu kovmuyor ve hatta ona yardım ediyor. Bir süre sonra hikayeye Rossi’nin kız arkadaşı Marta da dahil oluyor ve bundan sonra Pereira’nın kabuğu yavaş yavaş kırılmaya başlıyor, hem günlük yaşamı hem de iç dünyası değişiyor. Daha fazlasını anlatmayayım, siz okuyun.
168 sayfalık bu kısa romanda her paragraf, her bir satır müthiş bir okuma zevki veriyor.
Benim okuduğum baskı Münir Göle çevirisi ile Can Yayınları’na aitti. Yakın zamanda ise Everest Yayınları altında yeniden basımı yapılmış ve yine Münir Göle çevirisi ile okuyabilirsiniz.
Yorumlar